S.19

Yüzbaşı Böğü Alp çadırından içeri girip de kalın bir keçeden ibaret olan yatağına kendini attığı zaman son lokma yemeğini yiyeli epey olmuş ve yeniden acıkmıştı. Nasıl edip de biraz yiyecek bulmak gerektiğini düşünürken aklına Onbaşı Pars’ın dolu torbası geldi. Derken o dört atlıyı hatırladı. Bu işte buduna gelecek bir kötülük olsa gerek diye düşündü. Sonra bunu kağana duyurmayı tasarladı. Tabiî, önce binbaşısına gitmeliydi. Böğü Alp birdenbire yatağından fırladı. Sanki baskına uğramış gibi dikildi ve kılıcına el attı. Binbaşısının Şen-king olduğu aklına gelmiş ve yüzbaşı kudurur gibi öfkelenmişti. Sonra birdenbire duraksadı: “Binbaşım Çinli Şen-king’se tümenbaşım Kür Şad sağ olsun” diye düşündü. Fakat yine birdenbire yüzünü buruşturdu. Gördüklerini Kür Şad’a anlatırken Tulu Han’ın adını da söyliyecekti. O zaman Tulu Han’dan şüphelendiğini de anlatmalıydı. Fakat Kür Şad’a kardeşini şikayet etmek doğru olur muydu? Yüzbaşı, kararsızlıkla yine yatağına uzanıp uzun uzun düşündü.

Kapısı açlıp da içeriye bir ulak girdiği zaman zihninde Kıraç Ata’nın sözlerini tekrarlıyordu. Ulak, yüzbaşıyı selâmladıktan sonra :

- “Yüzbaşı Böğü Alp! Kağan semni hemen otağında görmek diler” diye aldığı buyruğu bildirdi. Yüzbaşı saygı durumu aldı:

- Buyruk kağanındır.

Sonra birlikte çadırdan çıktılar. Atlarını kağanın otağına doğru koşturdular. Otağın çevresi kalabalıktı. İki kapısı ardına kadar açılmıştı. Nöbetçiler ortalığa başka bir manzara veriyordu. Ulak, otağın kapısında Yüzbaşı Böğü Alp’ı ulaklar başı olan Börü Tarkan’a tanıttı. Börü Tarkan, kağana doğru yürüdü. Biraz gerisinde Böğü Alp yürüyordu. Tarkan ve yüzbaşı yere diz vurarak kağanı selâmladılar. Yüzbaşı Böğü Alp kağana ve sağında, solunda olanlara bakarken Tunga Tigin’in, Kür Şad’ın ve öteki tiginlerle beğlerin yanında Şen-king’i de görerek kan tepesine çıkmıştı. İ-çing Katun bugün kağanın yanında pek güzel ve sevinçli görünüyordu. Böğü Alp kağanın işaretiyle ayağa kalkınca Tarkan onu kağana tanıttı:

- Kür Şad tümeni yüzbaşılarından Yüzbaşı Böğü Alp!

Kara Kağan, Kür Şad ve Şen-king gözlerini Böğü Alp’a diktiler. Şen-king, Çin akınında kendi buyruklarına kulak asmıyan sonra yağmağa iştirak etmiyen dikbaşlı yüzbaşıyı tanıdı:

Kağanın gir sesi ortalıkta yükseldi:

- Yüzbaşı Böğü Alp!

Yüzbaşı yine yere diz vurdu:

- Buyur Kağan!
- Seni Batı Kağanı’na üçüncü elçi seçtim. Yarın Tunga Tigin’in buyruğunda yola çıkacaksınız. Gereken at, giyim, azık çadırına gönderilecektir.
- Buyruk senindir!
- Bir diyeceğin, diliyeceğin var mı?
- Dileğim sağlığındır!
- Yarın güneş doğarken otağın önünde hazır bulunacaksınız. Şimdi git, hazırlan!


Böğü Alp yere diz vurarak dokuz adım geriledi. Sonra, kağanı bir daha selâmlıyarak geri dönüp hızlı adımlarla otağdan çıktı.

Kendi çadırına girdikten biraz sonra da kapısının önünde at sesleri işitildi. Bir ulak, Yüzbaşı Böğü Alp’ı selâmlıyor ve kağanın kendisine gönderdiği üç atlı sırmalı giyimleri, bir torba azığı ve bir kese akçayı kendisine veriyordu.

Ulak, kağanın gönderdiklerini verince son buyruklarını bildirdi:

- Yarın gün doğmadan takımların ve erlerinle otağın önünde bulunacaksın. Kağan hepinizi gözden geçirecek.
- Buyruk kağanındır!