S.28

Katun, yapılan hileye rağmen kardeşinin kazanamadığını işitince içerlemişti. Almıla’nın Pars’la evlenmesine mutlaka engel olmalıydı. Yoksa kurduğu planlar suya düşecek, Işbara Alp gibi büyük bir kozu kaybedecekti. Yakında elçiler batıdan gelince Işbara Alp’ın tümenbaşı olacağını biliyordu. Işbara Alp gibi bir tümenbaşının yardımından uzak kalmak ödenmez bir kayıp olacaktı. Bundan dolayı İ-çing Katun her çareye başvurarak Almıla’yı kendi kardeşine almaın yollarını bulmak istiyordu. Kağanın at uşağı olup kendisine çaşıtlık eden Çinliler Onbaşı Pars’la Almıla’yı takip ediyorlar, gittikleri yeri, yaptıkları işi günü gününe İ-çing Katun’a bildiriyorlardı.

Bir gün katun at uşaklarına buyruk vererek bir gezintiye çıkacağını bildirdi. Kendisine çok süslü ve güzel bir at hazırlandı. Yanında bir binbaşı ile yedi sekiz çeri olduğu halde gezmeğe çıktı. Kimse nereye gideceğini bilmiyordu. Katun ağır ağır at sürüyor, ardından gelen binbaşıyı ara sıra yanına çağırarak bir şeyler konuşuyordu. Bugün Katun’un dudaklarında albızca bir gülümseme vardı. Kafasından neler geçtiğini kimse bilmiyordu. Böylece gide gide bir ağaçlığ vardılar. İki nişanlı atlarını bırakmış, konuşuyorlardı Katunu görünce yere diz vurarak onu selâmladılar. Katun doğrudan doğruya Pars’a söz söyledi:

- Onbaşı Pars sen misin?
- Evet Katun!
- Almıla ile evlenecek misin?
- Evet Katun!
- Almıla’dan vazgeçmek için benden ne dilersin?

Onbaşı Pars’ın kaşları çatıldı. Gözleri yalazlandı. Sesi toklaştı:

- Katun! Bana Çin kağanlığını versen yine Almıla’dan vazgeçmem!

Öfkelenmek sırası İ-çing Katuna gelmişti:

- Onbaşı! Katun’un buyruğuna karşı mı geliyorsun? Ben sana buyruk veriyorum: Almıla’yı bırakacaksın!
- Hayır Katun! Almıla’yı bırakmayacağım!
- Buyruğuma karşı mı geliyorsun?
- Evet!

İ-çing Katun’un istediği olmuştu. Binbaşıya dönerek: “Bunu tutun” diye son buyruğunu verdi. Binbaşısan Pars’ın yakalanması için buyruk alan çeriler atlarından inerek onu tutmak için üstüne yürürken onbaşı kılıcını çekerek: “Davranmayın” diye haykırdı. Erler kılıç çekmek için bir an duraksarken Almıla bir sıçrayışta atına atladı. Kamçısını şaklatarak, sahipleri inmiş olan atların üzerine saldırarak onları kırbaçlamağa, kovalamağa başladı. Pars durumu kavramıştı. O da büyük bir çeviklikle atına sıçrıyarak yaya kalmış olan çerilere daldı. Bir iki kılıç vuruşuyla onları dağıttı. Birkaçını yaraladı. O zaman Binbaşı, Pars’la vuruşmanın kendisine düştüğünü görerek Pars’a doğru at sürdü. At üstünde çarpışmağa başladılar. Almıla, erlerin atlarını sürüp dağıttıktan sonra yeniden dövüş yerine gelmişti.

Yaya erlerin üzerine at sürüyor, onların Pars’a saldırmalarına engel oluyordu. İ-çing Katun, gözünün önünde yapılan, fakat hiç de kendi isteğince olmıyan vuruşmayı öfke, kin ve korku ile seyrediyordu. Ah şu karganmış (Mel’un) Almıla! Bu işe o karışmasaydı şimdiye kadar Pars yakalanmış olacaktı. Katun, bu çok güzel, çok becerikli kahraman kıza karşı içinden hem öfke, hem kıskançlık duyuyor, bu iki aykırı duygu onu adamakıllı üzüyordu.

Pars da, binbaşı da yaralanmıştı. Katun, durumun kötü olduğunu görünce buyruk vererek vuruşu durdurmasını binbaşıya bildirdi. Ayrıldılar. Pars soluyor ve katuna sert sert bakıyordu. Katun:

- “Katunun buyruğuna baş eğmemenin sonucunu göreceksin” diye haykırdı.

Pars gülümsedi:

- Bütün sonuçlar yağız yere girmektir. Ha bir gün önce, ha bir gün sonra…

Katun bir işaretiyle binbaşıyı ardına takarak dönerken yaya kalan erler ıslıkla atlarını çağırmağa başladılar. Pars’da Almıla’yı yanına alarak yola koyuldu.



Bu haber Ötüken’e yayılmadan önce Batı kağanına giden elçilerin döndüğü haberi yayılmış, gün batımına doğru da elçiler dönmüşerdi. Almıla, bugün olup bitenleri babasına anlatmış, Işbara Alp da Onbaşı Pars’ı çağırarak bir şeyler konuşmuştu. Elçilerin gelmesinden doğan hareket arasında , ortalık kararırken, kağan Onbaşı Pars’ın yakalanması için buyruk verdiği zaman yasavullar onu bulamamışlardı. Çünkü Pars’la Almıla yanlarına iyi pusatlarla iki yedek at almış oldukları halde Batı kağanının ülkesine, Işbara Alp’ın andası Binbaşı Barman beğin yanına kaçıyorlardı.

Pars’ın kaçışı, Yüzbaşı Bögü Alp’ın kafasındaki düğümün biraz daha sıklaşmasına sebep olmuştu. Çünkü Ötüken’e geldiklerinin ertesi günü, Bögü Alp, Binbaşı Işbara Alp’ın çadırına gelerek Almıla’yı istediği zaman, Onbaşı Pars’la nişanlandığı cevabını almış, Onbaşı Pars’ın adını işitince de Kıraç Ata’dan dönerken gördüğü Onbaşı Pars aklına gelmişti. Birdenbire bütün eski şüpheleri yeniden canlanınca binbaşıya sordu:

- Onbaşı Pars nerede? Kendisini hemen göremez miyim?
- Onbaşı Pars Almıla ile kaçmıştır.

Bögü Alp aylardan beri Almıla’yı düşünüyordu. Batı kağanının önünde yapılan oyunlardan sonra Işbara Alp’ın kendisine kızını vereceğini, Almıla’nın da kendisini reddetmiyeceğini umuyordu. Fakat şimdi?... Bütün umutları bir anda kırılmış, üstelik şu Onbaşı Pars’ı da bir iyice görememişti. Bögü Alp kendinde şimdiye kadar duymadığı bir yorgunluk duydu. Sonra Işbara Alp’la bir şeyler konuşarak çadırdan çıktı.



Birkaç gün sonra Yüzbaşı Bögü Alp, Işbara Alp’ın ikinci kızı Gün Yaruk’la evlenmişti…