Tulu Han otağından oturmuş, düşünüyordu. Karşısında bir beğ ayakta duruyor, Tulu Han’ın soluk ve kederli yüzüne bakıyordu. İki yıldır Doğu Türkeli’nin kuzey bölgelerini idare eden Tulu Han’da amcası Kara Kağan’a karşı bir kin başlamış, büyümüş, dayanılmaz bir hal almıştı. Babasını öldüren İ-çing Katun ceza görmemişti. Üstelik amcası bu kadını alarak tahta geçmiş, kendi kağanlık hakkını gaspetmişti. Tulu Han bunu bir türlü bağışlıyamıyordu. Kağanlık tahtını elde etmeğe karar vermiş, yapacağı işleri tasarlamıştı.
Bir aralık gözlerini yerden kaldırarak karşısındaki beğe “Geç kaldılar” dedi. Beğ, bir saygı durumu aldıktan sonra: “Biraz önce ulak daha gönderdim. Neredeyse haber alırız” diye karşılık verdi. Sonra sıkı bir sessizlik içinde uzun bir zaman geçti.
Tulu Han şimdi otağın içinde geziniyordu. Canının çok sıkıldığı anlaşılıyordu. Yanındaki beğe hiç bakmadan onunla konuşuyordu:
- Ötüken’den haber var mı?
- Var. Elçiler batı kağanının yanından döndüler.
- İki kağan anlaşmışlar mı?
- Bunu kimse bilmiyor.
Bu sırada dışardan at sesleri işitildi. Tulu Han başını kaldırarak baktı. Beğin gözleri parladı:
- Geldiler.
İçeriye bir ulak girerek yere diz vurdu:
- Çinli hanım geldi Han!
Tulu Han yanındaki beğe buyruk verdi:
- Hanımı kendisi için hazırlanan otağa al. Çamur beğle Çang-su buraya gelsin.
Binbaşı Çamur Beğ, Çuluk Kağan’ın en gözde beğlerindendi. O öldükten sonra oğlu Tulu Han’a sadık kalmış. Tulu Han kağan olamadı diye adamakıllı içerlemişti.
Biraz sonra Çamur Beğ’le Çinli Çang-su, Han’ın karşısında idiler. Han’ın soluk yüzünde bir ışıltı vardı. Aylardır ilk defa gülümsüyordu:
- “Anlat bakalım Çamur Beğ, nice oldu?” dedi.
Binbaşı, koynundan bir bitik çıkarıp Han’a sunduktan sonra anlattı:
- Her şey buyruğunca oldu Han! Çin veliahdiyle konuştuk. Sana akrabasından bir hanımı konçuy (Zevce/Eş) olarak gönderdi. Ötüken kağanı olman için yardım edeceğini bildirdi. O da gerektiğinde senden yardım isteyecek.
Han, Çinliye döndü:
- Sen de söyle bakalım!
Çang-su sırıtarak eğildi:
- Çin veliahdi Şemin size 10 kese akça gönderdi. Ağırlık olup göze çarpmasın diye başka hediye yollamadı.
- Yolculuk nasıl geçti?
- Birkaç tehlike atlattık. Çinli uşaklardan ikisi öldü.
- Nasıl?
- Baskına uğradık.
Tulu Han, Çamur Beğ’in yüzüne baktı. Binbaşı yüzünü buruşturdu:
- Çinli uşakların öldüğü bir şey değil. Bizim erlerimizden birisi öldü. Hemen hepimiz yaralandık.
Tulu Han hayret etti:
- Büyük bir savaş mı yaptınız?
- Hayır Han! Yavuz bir bahadıra çattık. Geceleyin vuruştuk.
- Bu kadar işi bir tek bahadır mı yaptı?
- Evet Han!
- Kimmiş bu yavuz bahadır?
- Öğrenemedik. Geceleyin bize saldırdı. Okla, kılıçla vuruştuk. Aramızdan üçünü öldürdü; bir çoğumuzu yaraladı. Güçlükle püskürttük.
- Sizden ne istiyordu?
- Bilmiyoruz.
Tulu Han biraz düşündükten sonra:
- Bir dileğiniz var mı?
Çamur Beğ yere diz vurdu:
- Dileğim sağlığındır.
Çang-su da yere diz vurdu:
- Tulu Han! Konçuyu getirmek için yardım edenlere akça adamıştım. Bana bu akçayı vermeni dilerim.
Tulu Han, Çinliye bir kese fırlattı.
Tulu Han Çamur Beğ’i oatağına çağırttı:
- Binbaşı! Babam kağana yaptığın gibi bana da çok hizmet ettin. Elbet günün birinde bunu öderim. Şimdi senden yeni bir hizmet daha bekliyorum.
- Buyruk senindir.
- Ötüken’e giderek kardeşim Kür Şad’la görüşecek ve bu bitiği ona vereceksin.
Tulu Han, elindeki bitiği Çamur Beğ’e uzattı:
- Ötüken tahtı için savaşa gireceğimi, kendisinden yardım istediğimi de söyliyeceksin.
- Buyruk senindir.
- Her şeyin hazırlandığını, Çinli bir konçuyla evlendiğimi, Çin veliahdi Şemin’den yardım göreceğimi de anlatacaksın. Sonra ondan aldığın cevabı bana en çabuk bir zamanda ulaştıracaksın.
- Buyruk senindir.
- Bu işi başarmak için yanına, konçuyu getirmeğe giderken aldığın adamlardan en iyilerini al. Bu kese de gereken yerde harcaman içindir.
Tulu Han, dolu keseyi Çamur Beğ’e uzattı. Binbaşı keseyi aldıktan sonra yere diz vurdu:
- “Buyruğun yerine gelecektir” diyerek otağdan çıktı.
Biraz sonra üç atlı Ötüken yolunda dört nala uçuyorlardı.