Binbaşı Bögü Alp, Tunga Tigin’in verdiği toydan dönerken alış veriş evine uğramıştı. Tunga Tigin toy sonunda konuklarına beşer gümüş akça vermiş olduğundan Bögü Alp bu akça ile karısı Gün Yaruk’a bir şeyler almak istiyordu. Fakat bir türlü yarar bir nesne bulamamıştı. Bögü Alp alacak bir şey bulamdığı için alış veriş evinden çıkmak üzere idi ki, gözleri ilerde birisine takıldı. Onu tanıyor gibi oldu. Fakat tanıyamadı. Bahadır kişi olduğu kılığından anlaşılan o adam da kendisinden önce alış veriş evinden çıkmıştı. Bögü Alp da dalgın dalgın oradan çıkıp kendi çadırına yürüdü. Tam çadırına yaklaşırken karşılaştığı birisi Bögü Alp’ın şiddetle dikkatini çekti. Bu adamda hiçbir olağanüstülük yoktu. Yalnız sağ şakağından çenesine kadar yeni açılmış bir yaranın göze çarpan izleri vardı. Bögü Alp birdenbire Onbaşı Burguçan’ın sözlerini hatırladı: Burguçan, Onbaşı Pars’la vuruştuğunu ve Pars’ın yüzünde, şakağından çenesine kadar derin bir yara açmış olduğunu söylemişti. Pars’ın adı zihninden geçince Bögü Alp dikkatini onun üzerine yığdı ve Kıraç Ata’dan dönerken gördüğü Onbaşı Pars’ı hatırladı. Ta kendisiydi. Yalnız biraz arıklamış ve yorulmuştu. Fakat Onbaşı Pars burada ne arıyordu? Onun katuna karşı geldikten sonra Ötüken’den kaçtığını herkes duymuştu. O halde?...
Bögü Alp, çadırının önüne gelmişti. Hızla içeri girerek Gün Yaruk’u çağırdı:
- Gün Yaruk! Enişten Onbaşı Pars’ı tanırsın değil mi?
- Tanırım.
- Bak çadırın önünden geçiyor. Yüzünde büyük bir kılıç yarası var.
Gün Yaruk seğirtti. Çadırın keçesini aralayıp baktı. Yüzü yaralı adamı görmüştü:
- “ Bu benim eniştem Pars değil” dedi.
Bögü Alp şaşırmıştı; sordu:
- İyi gördün mü?
- Gördüm.
Çadırından fırlıyarak yüzü yaralı adamın arkasından ilerledi, yetişti:
- “Sen Onbaşı Pars değil misin?” diye sordu.
Yüzü yaralı adam birdenbire duraksadı. Şüpheli gözlerle Bögü Alp’a baktıktan sonra : “Evet” diye cevap verdi.
- Biz bacanağız.
- Benim bacanağım yok.
- Sen Işbara Han’ın onbaşılarından değil misin? Karın Almıla değil mi?
- Hayır!
Bögü Alp şaşırmıştı. Bir müddet bakıştılar. Söze yine Bögü Alp başladı:
- Öyle ise söyle bakalım: Onbaşı Burguçan’ı neye öldürdün?
- Onbaşı Burguçan mı?
- Evet.
- Tanımıyorum.
- Nasıl tanımazsın? Senin yüzüne şu yarayı açan Burguçan’ı tanımaz olur musun?
Yüzü yaralı adam irkilir gibi oldu. Sertleşerek:
- “Sen kimsin? Bana niçin soru sorup duruyorsun?
- Ben binbaşı Alp’ım. Senden şüpheleniyorum. Sen Tulu Han’ın adamı değil misin? Selenge boyunda, sivri kayalar yanında iki Türk ve bir Çinli ile geçen Onbaşı Pars sen değil misin?
Onbaşı Pars kılıcına el attı. Tam bu sırada ilerden dört nala bir ulağın geldiği görüldü. Ulak yol açıyordu. Çünkü arkasından kağanla maiyeti hızla geliyorlardı. Bögü Alp’la Pars acele yol açmak mecburiyetinde kaldılar. Fakat biri bir yanda, öteki öbür yanda kalarak birbirlerinden ayrılmışlardı.
Kağan, arkasında birkaç beğ ve ulak olduğu halde geçiyordu. Yolda olanlar yere diz vurarak onu selâmladılar. Kağan çekildikten sonra Bögü Alp karşı yana baktı: Onbaşı Pars ortadan kaybolmuştu.
O gece üç atlı Selenge boyundan kuzeye doğru gidiyordu. Bunlardan biri Binbaşı Çamur Beğ’di. Yanında bulunan Onbaşı Pars’la konuşuyordu:
- Onbaşı! Ardımıza kimsenin düşmediğini iyi biliyor musun?
- Biliyorum Binbaşı!
- Ardımıza düşerler de savaşmak gerekirse durumumuz iyi olmaz. Geçen sefer biz o kadar kalabalık olduğumuz halde bir tek Bögü Alp içimizden üçünü öldürmüştü.
- Doğrudur. Selenge kıyısındaki ağaçlıkta beni nasıl gördüğüne de aklım ermiyor.
- Bögü Alp Kür Şad’ın adamı olmasa ondan işkilleneceğim ama değil. Kür Şad, Tulu Han’ın teklifini kabul etmedi.
- Kür Şad, Tulu Han’ın teklifini kabul etmese bile bunu kağana söylemiyecektir. Kağanı o da sevmiyor.
Üşütücü bir geceydi. Rüzgâr sert esiyordu. Binbaşı Çamur Beğ gülümsiyerek Pars’a baktı:
- Bögü Alp’ın seninle neden bu kadar ilgilendiğini biliyor musun?
- Hayır.
- Seni bacanağı olan Onbaşı Pars’la karıştırıyordu. Işbara Han’ın onbaşılarından bir Pars var ki, Işbara Han’ın büyük kızı Almıla ile evlenmiş, sonra da batıya kaçmıştır. Bögü Alp bu Pars’ı hiç görmemiştir. Senin adını nereden duyduysa duymuş, seni kendi bacanağı sanmıştır. Böyle sanmasaydı işin bitikti.
- Bögü Alp şimdi gerçek durumu öğrenmiş midir?
- Öğrenmiştir ama artık iş işten geçmiştir.
- Neden?
- Çünkü şimdi yaralı olarak otağında yatmaktadır!
Pars bir şey anlamıyarak Çamur Beği’in yüzüne baktı. Binbaşı bilmeceyi çözdü:
- Seni kaybettikten sonra aramağa başlayıp izine düştü. O zaman benimle karşılaştı. Beni de tanıyacaktı. O gece birbirimize kılıç savururken yüzyüze gelmiştik. Beni tanımak ister gibi yüzüme bakarken hemen bir ok çekip gezledim. Devrildiğini görünce de artık beklemeden sizi bulmağa geldim.